Belki siz de duymussunuzdur tuzlukla biberligin dillere destan askini :) Her masada yanyanadirlar, nereye giderseniz gidin, evlere, otellere, barlara, restoranlara... Bir tuzluk; ve bir karabiberlik, hemen yaninda. Gittigi ortamlara karabiberlik'le birlikte gider tuz, onunla birlikte adi anilir; kararlidir ve istikrarli.
Sadece biberlikle olan aski degil, tuzun tuz olma aski da dillere
destandir! Girdigi her tuzluktan ayni akan, ayni tuz tadini koruyan ve ozune,
kimligine her kosulda sadik kalan bir durusu, bir "OLUS"u vardir
tuzun. Hangi tuzluga koyarsaniz koyun; rengi, sekli, fiyati, ebati ya da
hammaddesi ne olursa olsun her turlu tuzluga adapte olabilen, ve her farkli
tuzluk ortaminda tadini, kivamini ve ozunu koruyabilen mukemmel bir yapisi
vardir tuzun. Yine kararli, ve yine bir o kadar istikrarli...
Peki, bu kararliligi ve bu istikrarliligi nasil basarir tuz?
Boylesine degismeyen bir durus, bir olus ve bir kimlik bilincini? Ortamlara adapte
olabilme ve esneyebilme kabiliyetini? Yuzlerce, binlerce farkli yiyecek ve
icecekle olan birlikteligi ve onlarla birlikteliginden yarattigi birbirinden
lezzetli yasamsal tatlara ragmen, biberlikle olan askini evrensel
seviyeye tasiyabilip ayni evrensellikte surdurebilme yetenegini? Ve bunun gibi insani vasif olarak kabul ettigimiz daha bir cok kualifikasyonlara sahip olabilmesini
nasil aciklariz tuz denen seyin? Hic dusundunuz mu?
Belki de butun bunlarin ve tuzu tuz yapan degerlerin sebebini
anlayabilmemiz icin, tipki insani hayattaki sorgulamayi yapmamiz ve tuz'un cocukluguna inmemiz gerekir :) Tipki insanoglunun dogup, buyuyup
hayati deneyimledigi gibi, tuzun da bir dogusu, gelisimi ve kendi hayatini
deneyimleyisi var! Tuz da tuz olarak gelmedi bu dunyaya! Onun da bir gebelik ve
bir olusum sureci var :) Ve bu olusum surecinin oncesinde bir karar sureci var.
Tuz olmak, tuz kalmak ve her ne olursa olsun bu amaca bagli kalip "kararli davranmak" uzere yola
cikan sodyum atomcugunun hepimize ilham veren “TUZ OLMA” hikayesi var! Incelemek gerekir... J
Bir zamanlar, cook uzun zamanlar once; atomalti
parcaciklarinin karsi koyulmaz cekiciligi, goz kamastiran parlak gumus rengi ve
baska hicbir elementte olmayan buyuleyici yumusakligi ve hipnotik yapisiyla diger
butun elementleri kendisine hayran eden, guzeller guzeli bir Sodyum atomu
varmis. Bu Sodyum atomu, oyle kendinden emin ve oyle guclu bir atommus ki, kendi
etrafindaki diger butun elementler, onun bir bakisiyla yorungesine takilir
kalirmis. Fakat Sodyum atomu, yorungesine dusen bu elementlerle oyle kolay
kolay bag kurmazmis. Cunku onun, bir
baska elementle baglanmak icin kendine belirledigi kristal netliginde bir sarti
varmis: adanmislik sarti. Yani,
kendisiyle birlesmek isteyen bir elementin bu birliktelik ugruna kendi
kimligini bir kenara birakmayi goze almasi, ve onun bu birlikteliginden
doguracagi yeni elemente sonsuza kadar bagli kalmasi gerekirmis. Bu da cok
buyuk bir kimlik degisim talebi oldugu icin, diger atomlari korkutup kacirirmis.
Ta ki bir gun, Mr. Klorur onun yorungesine takilip kalana kadar… Mr. Klorur de halojenler
dunyasinin en kararli elementi olarak bilinip, kendi Klor yapisini iyonlasarak
zehir sactigi Klorur elementine donusturebilien yegane gaz atomlarindan
biriymis. Diger butun elementler, elektronegatifligi oldukca yuksek olan bu ametalden
cok korkarmis, cunku hem zehirli hem de kararli yapisi geregi, dogada cesitli
zehirli gazlari ve hatta insanoglunun bile dunya savaslarinda yok edici bomba yapiminda
kullanabilecegi bir nitelikteymis. Ve hal boyleyken, butun diger elementler bir
yana, Mr. Klorur’un kristal guzel Sodyum atomuyla birlesmesini hic kimse
beklemezmis. Ne de olsa birisi hayatini kristal parlakliginda yasamayi secen reaktif
kararlilikta isil isil bir metal ve digeri de zehirli yapisiyla dogada varligini surduren tehlikeli bir ametal. Fakat… Kimsenin
bilmedigi varolussal bir gercek de sudur ki, Klorur'un icerisindeki klor
atomlari, dogada serbest halde varolamayan ve ancak ve ancak kimyasal bir
bilesimle kimlik kazanan yapiya sahiptirler. Ve bu derin kimyasal inanc, Mr. Klorur’un kristal guzeli Sodyum’un yorungesine takildigi andan itibaren
karsikonulamaz bir cekimle ve ebedi bir amac butunluguyle ozunden sarsar. Ve
iste Mr. Klorur, o tehlikeli ametal haliyle bile, ozunde tasidigi klor
atomlarinin kimyasal baglanma arzusuyla yanip tutusan atomalti parcacik
titresimleri sonucu, Sodyum atomlarina teslim olur. Ve kendi zehirli kimligini
bir yana birakip Sodyum atomlariyla hayatini birlestirmeye ve SodyumKlorur adi
altinda, yepyeni bir kimlik olusturmaya karar verir! Ve iste bu karar, kimyasal
literaturde "kararli hale gelme"
adi altinda tezahur edip SodyumKlorur bilesimi ve TUZ olma basligi altinda sonsuzluga
intikal eder…
Iste TUZ'un cocukluguna, molekuler cagina inip olusum ve gelisim
surecini inceledigimizde, karsimiza boylesine carpici bir OLUS hikayesi ve OLUSUM
sureci cikiyor!
Ve bugun bildigimiz haliyle TUZ, her tuzlukta tuz olma halini, tuz
olma tadini, ve icine girdigi her farkli tuzluk ortaminda yine o bildigimiz tuz
kimligini israrla ve israrla korumaya devam eder. Icerigindeki Sodyum mineralinin etkisiyle,
yemeginize tat, bunyenize besin ekler. Ve yine icerigindeki, kendi haline tehlike arzeden Klorur'un yok edici etkisi ve bu yok ediciligin kristal Sodyum'la
bilesiminden edindigi yeni kimligi sayesinde TUZ, yag
lekesine bastirirsiniz yagin izini, yaraniza bastirirsiniz yaranizin izini,
acisini alir.
Cunku, tuz olmak, ve tuz kalmak, tuzun dogasinda; sodyum
atomlarinin elektromanyetik kararliliginda saklidir. Tuz olmak ve tuz kalmak,
tuzun ozunde; bilesigindeki klorur atomlarinin kimlik degisiminde saklidir. Tuz
olmak ve tuz kalmak sodyum ve klorurun birbirlerine asik olup sonsuza dek
baglanmalarinda ve kendilerinden daha buyuk bir amaca inanmalarinda saklidir.
Yani tuz olmak ve tuz kalmak tamamen size, ozunuze bagli
kalmaktir. Daha kucuk bir cocukken “kim
olmak” ve “nasil yasamak”
istediginize, ve girdiginiz her ortamda ve her durumda kendiniz icin
belirlediginiz bu kimlige sadik kalmaktir.
Peki siz, tuz kadar kararli olabiliyor ve ozunuze, kendiniz icin
belirlediginiz kimliginize sadik yasayabiliyor musunuz? Yoksa her girdiginiz
ortamda bir baskasi olmaya calisiyor ve dogadaki atomlarin elektromanyetik
kararliligini bir turlu hayatiniza entegre
edemiyor musunuz?
Belki de sizin de artik molekuler caginiza geri donup kendi
kimyasal OLUSUM surecinizi bir inceleme vaktiniz gelmistir.
ISIGINIZLA KALIN, ISILDAYIN!
Burcu Unsal
Iletisim ve Marka Danismani, Lisansli NLP Egitmeni, Los Angeles Kaliforniya
Universitesi (UCLA) Liderlik ve Duygusal Zeka Ogretim Gorevlisi www.be-liveinu.com